Hiç Birşey Vermeden Alınmaz

Yazar Erkek Magazin

İnsan içinde her türlü duyguyu barındıran bir varlıktır. Duygular o kadar çeşitlidir ki. Olumlu olumsuz her duygu bize yaratıcı tarafından verilmiştir.

Korku, nefret, kin, sevgi, vicdan, acıma, kıskançlık, iyi niyet, kötü niyet ve daha bir çoğu.

İnsanoğlu doğduğu andan itibaren hayatın içinde devinir, durur. Her yeni bir şeyi öğrendiğinde yeni birilerini tanıdığında yaşadığı etkileşimler sahip olduğu duyguların açığa çıkmasını sağlar. Bazen sokakta aç gördüğü birine acır bazen kendine rakip gördüğü birini kıskanır, kendisine fayda sağlayan birine teşekkür eder. Her eylemimizin arkasında duygularımız yatar onları da besleyen niyetlerimizdir.

Hiç Birşey Vermeden AlınmazÖnemli olan kısım ise arkada saklı kalan bu duyguların hepsini zaman zaman kullanmamızdır. Eğer içlerinden bazılarını sıkça kullanmaya başlarsak sosyal ortamlarda ki imajımız oturmaya başlar: Sinirli, kıskanç, yardımsever, iyi niyetli, hazımsız, duygusal v.b

Evren ne yaptığımızla ilgilenmez neyi ne için yaptığımızla ilgilenir. Bir insana yardım etmemizin arkasında bazen gerçekten karşılıksız iyi niyet varken bazen de sonradan kendimize sağlayacağı çıkarlar olabilir. Ne kadar insanları tanıdığımızı iddia etsek de çoğu zaman yanımızdakilerin niyetlerini göremeyiz. Kendimize ; – beni neden seçti, benimle neden ilgileniyor, bu davranışının arkasında ne var? gibi soruları sıkça sormadığımız için yaşadığımız ilişkilerin sonuçları bizleri şaşırtabiliyor.

Duygularımız gözle görülmez onlar sadece bir enerjidir. Yoğunlaştığımızda çevremizdekilere hissettirmeye başlarız. Bu sebepten dolayı da birileri tarafından sevilir birileri tarafından kıskanılır, birileri tarafından da reddediliriz. Hayatınızda bir insan için dua ettiğinizde bir insandan dua alırsınız. Bir insanı severseniz sadece sizi sevenler de azalmaya başlar. Sadece birine düşmanlık beslerseniz o sayıda da düşmanınız olacaktır. Kendinize gelecek olan yaşamı şekillendiren aslında aynada baktığımız yüzdür.

Sadece bir ölüye dua ederseniz sizin de mezarınızı ziyaret edenler o kadar olacaktır.

Şimdi bir düşünelim; Atatürk’e milyonlarca insanın temiz ve iyi niyetleri ulaşıyor. Eğer yaşasaydı inanılmaz huzurlu, mutlu biri olabilirdi. Tüm ülkenin kınadığı insanların hayatlarına bakın şu an nerede ve ne yapıyorlar. Ya da tam tersi herkesin sevdiği, güvendiği insanlara bakın peki onlar ne yapıyorlar?

Bir evli çiftin birden fazla çocuğu var. Akrabalar arasında en çok sevilen çocuğa bakın nasıl da diğerlerinden farklı tutum ve davranışlar sergiliyor. Çünkü ona ulaşan enerji ile diğer çocuklara ulaşan enerji aynı değil.

Bu evrenin bir çalışma sistemi var. Düşündüğünüz kadar geri alacaksınız. Yüzlerce insan dua ettiğinizde yüzlercesinden karşılık verecek evren. Bir ülkeyi hortumlaya kalkışınca o kadar insanın nefretini alacaksınız. Her iki durumunda topladığı duygu yoğunluğu bir düşünün.

Başka bir açıyla örneklersem, bir kişiye olan borcunuz mu on kişiye olan borcunuz mu sizi daha çok yoracaktır. Bir işyerinde bir kişiyle olan problem mi yoksa tüm çalışanlarla olan problemler mi sizi uykusuz bırakacaktır?

Çoğu insan evrenin öğretisini ve isteklerimize nasıl cevap verdiğini bilmez. Bir insan duygularıyla bir şeyi çok fazla düşündüğünde o şey ile ilgili enerjiyi evrene salar. O istek bedenden dışarı çıktığında belli bir mesafe alır ve belli bir zaman sonra geriye döner.Yani kişinin kendisine ulaşır. Amaç herkesin niyetiyle karşılaşmasıdır.Yalnız geriye dönen enerji yalnız gelmez. İsteğinizle ilişkili şeyleri de beraberinde getirir.

Çok fazla kırmızı araba istediğinizde ve buna gerçekten odaklandığınızda etrafta ne kadar çok kırmızı araba varmış gibi gelir. Enerjiniz bununla ilgili bütün doneleri toplar. Oyuncak mağazasında ilk gözünüze çarpan kırmızı arabalar olacaktır. Yolda gözünüz kırmızı arabalara kayacaktır. Çoğu zaman unutursunuz ama beyniniz ve evren unutmaz.

Siz biri hakkında dedikodu yaptığınızda aynı anda sizin hakkınızda da dedikodu başlar. Siz birine yardım ettiğinizde bir süre sonra size bir konuda yardım gelir. Yaratıcı verdiğinizi ve aldığınızı size bir şekilde geri iade edecektir.

O kadar hızlı bir yaşar hale geldik ki, artık kuşların seslerini duymaz, karıncaların çabalarını görmez olduk. Somutun peşinde koşa koşa stresle baş başa kalır olduk. Ne kadar çok elbise, araba, makyaj, lüks yaşam, oyuncak o kadar çok stresi beraberinde getirir. Bu da bizi tek bir duyguya yöneltir o da haz almak. Somut olan her şeyin önüne haz konur ama sonunda sıkıntı vardır. Soyut olan her şeyin önünde zorluk sonunda huzur vardır. Karıncaları seyretmek, kuş sesini dinlemek huzur verir ama araba isteği anlık bir haz sonrasında sıkıntı verir.

Gerçekten insanlar tarafından sevilmek, saygı görmek, güvenilir olmak istiyorsanız ilk önce bu duyguları başkalarına siz verin. Vermeden alamayacaksınız. Ne kadar çok insana verirseniz o kadar çok insandan alacaksınız. Dua ederken sadece kendinize değil iki apartman yanınızdaki komşu içinde edin, sadece askerdeki kendi oğlunuzu değil tüm askerlerin sağ salim gelmesini bekleyin.

Duygu Asena kendisi için değil tüm kadınlar için düşündüğü için, Atatürk kendisini değil tüm vatanın kurtulması için, büyük markalar kendi için değil tüm ülkenin tüketmesi için çalıştılar.

Bu yüzden hepimiz onları bilir, sever, sayar inanırız. Onlar gibi olabilmek için onlar kadar düşünmek gerekir. İlk önce karşılıksız tüm iyi duygularıyla verdiler sonra herkesin yolladığı duygularla geri aldılar.

Hiçbir şey vermeden alınmaz.

Aşkım Kapışmak
İlişki Danışmanı

İlgili Yazılar

Yorum Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.