Fakat bunları bilinçli yapmayız her şey doğal bir öğrenme sonucunda gelişir ve otomatikleşmiştir. Anne babamızı seyrederiz , en yakın arkadaşımızın ailesi, arkadaşlarımızın ilişkileri, ya da yakından tanımadığımız herhangi bir sanatçının, politikacının yaşamını evliliklerini gözlemleriz. Sahip olduğumuz kendi özelliklerimizin üzerine bu etkilenmeler yapışır ve bazen kendi bazen de bir başkasının bakış açısının olduğu biz çıkarız ortaya.
Bir arkadaşımın babaannesi anlatırdı: yıllar evvel yaşadıkları köyde o zamanlar herkes tarımla uğraşırmış ve devamlı kadınlar çalışırmış. Bir evde birden fazla karısı varmış adamın .Hatta evin ilk hanımı bile eşine başka bir kadın bakmaya bazen kendi gidermiş. Ne kadar çok kadın o kadar güç derdi babaanne?
Şimdi günümüz koşullarına baktığımızda erkeğin parası arttıkça etrafındaki kadın sayısı da artmakta. Ama niyet ve yöntem eskilerden çok farklı. Birde bunu savunanlar kendilerini haklı çıkarmak için eskileri örnek vermezler mi. Sormazlar mı adama hani çiftliğin, hani hayvanın ? diye.
Şimdi gelelim evliliğe ;
Evlilik kültürel bir olgudur. Toplumlarda ilişkileri güçlendiren, soyun devamını sağlayan, her iki tarafı da koruma altına alan bir kontrat gibidir evlilik. Dünya da yaygın olan evlilik türü ise Monogamidir. Yani bireyin tek eşe sahip olduğu evlilik, kanunlar bu evlilik türünden başka evlilikleri kabul etmez. Birey yaşamının kanun çerçevesinde tek eşli olarak sürdürmek zorundadır. Ama geçmiş toplumlardan günümüze baktığımızda süreç içerisinde yaşam koşulları, faklı kültürler yüzünden her şeyde olduğu gibi evliliklerde değişik şekillerde karşımıza çıkmıştır. Örneğin Kuzey Amerika da bazı toplumlarda evlilik yaşam şekli bakımından değişiklik göstermektedir. Çiftçilikle uğraşan toplumda tarlada genelde kadınlar çalışmakta. Bu tarla işlerinin yapılabilmesi için erkek durumuna göre birden fazla kadınla evlenebilir. Yalnız her evlendiği kadına ayrı bir oda verilir ve her kadın gündüz tarla akşamları varsa çocuklarıyla zamanlarını odalarında geçirirlermiş. Baba çocuklarıyla pek zaman geçirmez yakınlık daha çok anneden gelirmiş. Bu evlilik şekline Polijini denir.
Ben hep şuan ki evlilikleri benzetirim Polijiniye. Artık birden fazla kadınla beraberlik günümüzde çok yaygınlaşmakta. Üçüncü bir evlilik şekli Poliandridir. Bu evliliklerde kadın aynı zaman diliminde birden fazla erkekle evlenebilir. Bu daha çok erkeklerin yaşam sürelerinin kadınlara nazaran daha az olduğu toplumlarda ( özellikle savaş zamanı toplumlarında, erkelerin savaşlara katıldığı dönemler) geçerli olmuştur.
Dünyanın oluşum süreci içerisinde ilk insanlardan itibaren başlayan ilkellik süreci günümüz modern çağına gelirken, birçok aşamadan geçmiştir. İlk zamanlardaki yaşam koşulları, alanlarına bağlı olarak bir yaşam şekli olmalıydı. İnsanlar tamamen yemek, içmek, üremek için kendi kültürlerini farklı coğrafyalarda oluşturdular.
Genelde batı toplumlarında uygun eş adayı aranırmış. Ama günümüzde doğru eş kavramıyla hareket etmekteyiz. Bunu da duygularımıza göre ayarlıyoruz. Aşırı derecede duygularımızı kullanıyoruz. Mantığımız azalıyor, eş adayının uygun olup olmadığı belli olmuyor. Sonra da ben seni tanımamışım sen böyle değildin gibi yaklaşımlarla evlilik çatırdamaya başlıyor. İlişkilerin başında her iki tarafta da duygusal yaklaşımlar öne geçer mantık gereken yerler çabuk örtülür, görmek istemeyiz çünkü duygusal anlamda acı yaşamamın kaygıları fazla olur. Kişi bu sefer acıdan uzaklaşmak için hazza yönelme çabasına girer. Kişi bazı durumlarda herkesi karşısına alır, kimsenin eleştirilerine kulak asmaz, bu benim hayatım der. Dışarıdaki bir göz daha mantıksal olabilir ama kişi bunu görmek istemez. Erkek aşk sürecinde çok fazla değişir. Çok yumuşar, onay verici olur, hediyeler sürprizler fazladır. Bayanlar daha kontrollüdür. Ama evlendikten sonra da bu yaklaşımların devam edeceğini zanneder. Evlendikten sonra bir süre devam eder bu anlayış, cicim ayları dediğimiz süreç. Sonra erkek yerini alır evde televizyonun karşısındadır. Bir süre sonra çok şey değişmiştir. Bazı şeyler eskisi gibi değildir. Kişi kıyasa girer ve bu kıyas sıkıntı vermeye başlar. Sonuçlar istenilen gibi değildir. Bunlar hep duyguların kıyaslarıdır. Sen önceden beni dinlerdin, o kadar beklerdin kızmazdın, beraber bişeyler yapardık hep gibi.
Evlenecek olmak birbirimizin yaşam alanlarını kısıtlamak, yasak koymak değildir. Kişi evlendikten sonra bile sosyal ortamlara kendini kapamamalı. Bunlar evlilik öncesinde tamamen göz ardı edilen mantıksal yaklaşımların eksikliğinden kaynaklanmakta. Kişi yaşadığı duygu kadar mantığını da her süreçte değerlendirmeli. Evlilik öncesi kelimelerimizde güzel ve çirkin kelimeleri daha sıkken evlendikten sonra doğru ve yanlış daha fazla olmakta.
Artık sabrımız da kalmadı , yediğimiz yemekten kullandığımız elektronik eşyaların alternatifleri ne kadar fazla ise partnerlere bakış açımız öyle olmaya başladı. Birden fazla evlilikler artmakta. İnsan eş adayına şunu sormalı ? beni tanıyor musun??
Bizler hep doğruyu hedefleriz ama devamlı güzelin peşinde koşarız. İnsan doğruyu hedeflemeli içerisinde güzellikler aramalı. Doğruluğuna inandığın her şey güven verir, güvendiğin her şeyde gözün arkada kalmaz , gözünün arkada olmadığı her süreçte içinde huzur oluşur. Huzurlu bir ruh hali pozitif düşünür, pozitif düşünen her birey mutluluğa kapıları açık tutar. Bu kapıdan kimi içeri aldığınız önemli.
Aşkım Kapışmak
İlişki Danışmanı